Osmanlı Devleti medeniyetlerin beşiği olan Anadolu ve Mezopotamya toprakları üzerinde kurulmuş üç kıtaya yayılmış ve Orta Asya geleneği ile İslami prensipleri mükemmel bir şekilde bünyesinde sentezleyerek hakim olduğu topraklarda düzeni adaletle tesis etmiştir. Hakim olduğu bir çok şehirde olduğu gibi Anadolu’da da kendisinden önce kurulmuş olan şehirlerin varlığını ve karakteristik özelliklerini koruyarak çok sayıda yeni yerleşim yerleri kurmuştur. Osmanlı şehircilik anlayışı bütün bu mirasın üzerinde yükselirken aynı zamanda şehirlerin yönetimi konusunda da önemli esaslar ortaya koymuştur. Günümüzde halen yararlandığımız Osmanlı şehirciliğinin teknik detaylarının ele alındığı bu eser iki ana bölümden oluşmaktadır. Görsel malzemeler ile desteklenerek daha dikkat çekici bir hale getirilen bu eser, şehircilik tarihimize ve kültürümüze dair yeni açılımlar ve yeni çalışmalar için öncülük ve kaynaklık teşkil edecek niteliktedir.

Osmanlı Devleti’nde şehir hayatında düzenin sağlanması, şehrin temizliği, çevrenin korunması gibi gündelik yaşamı doğrudan etkileyen hususlar konusunda bazı şehir görevlilerine gibi hususlar yetki verilmiş ve, insanların hayatını etkileyen daha büyük çevresel faktörlerin idaresi için kanunlar hazırlanmış ve yasaklar çıkarılmıştır. Çoğunlukla Osmanlı arşiv belgelerinden yararlanılarak hazırlanan bu eserde genel çevre temizliğine verilen önem ile içme sularının temizliği, akarsuların ve göllerin temizliği, bataklıkların kurutulması, hava kirliliği ve temizlenmesi, gürültü kirliliği, avcılık ve avlanma, ormanların korunması gibi konulara detaylı bir şekilde yer verilmiştir. Çalışmada üç yüzden fazla arşiv belgesi kullanılmış her konuyla ilgili teknik bilgiler ve tarihi fotoğraflar kullanılarak zenginleştirilmiştir. Binlerce belge arasından seçerek kullandığımız vesikalar ışığında Osmanlı Devleti’nin çevreye verdiği önem titizlikle ifade edilmiştir.

Mimarlığın temelini oluşturan, barınma ihtiyacı ile ortaya çıkan konut bir yandan hayat düzenimizi oluştururken diğer yandan yaşam biçimimizi de şekillendirmektedir. Bu şekillenme kültürel oluşumun temel göstergesidir. Kültürel çevre, fiziki çevre ve sosyo-ekonomik çevrenin etkileri ile biçimlenen konut, kendi tarihselliği içinde değerlendirildiğinde bulunduğu yere ait kendine özgü bir kimlik kazanır. Fiziksel ve mekânsal özelliklerinin yaşatılması bağlamında, yeni yapı teknolojileri ile geleneksel yapım tekniklerinin yorumlanmasına dayanan bu eser ile görsel bir zenginlik ve kültürel bir devamlılığın sağlanması amaçlanmaktadır. Üç ciltlik bu çalışmada, yöresel doku ve mimari özelliklerin belirlenmesi ve yaygınlaştırılması kapsamında Amasya, Balıkesir, Bursa, Edirne, Karabük, Rize ve Trabzon örnekleri ele alınmış, bu yörelerin mimari kimliklerini oluşturan unsurlar değerlendirilmiştir.

Özel çevre koruma bölgeleri; Ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi haiz, çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı, biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunlarla ilgili kültürel değerlerin korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekli olan alanlardır. Bu alanlar Çevre Kanunu'nun 9. maddesi gereği Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile ilan edilen kara, su ve deniz alanlarıdır. Bu kapsamda ülkemizde bu özellikleri barındıran 18 bölge Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızca Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmiştir. Bakanlığımız, Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilen alanların doğal güzellikleri ve tarihi kalıntılarının ekolojik dengesinin korunması hususunda her türlü araştırma ve incelemeleri yaptırarak, gerekli tedbirleri almaktadır.. Tamamı kendi alanında tek olma özelliği münasebetiyle ülkemiz için eşsiz birer miras niteliğinde olan bu alanlar bütün özellikleriyle bu eserde yer almaktadır.

Büyük usta Mimar Sinan başta olmak üzere tüm dünyanın gıpta ile baktığı eserleri Osmanlı Mimarisi’nin ne denli gelişmiş olduğunu göstermektedir. "Osmanlı Mimarisi'nde Plan ve Projeler" başlıklı çalışma Osmanlı mimarlarının binaları yalnızca seyrederek gözlem yaptıkları ve yapacakları binayı da böylece kurguladıkları yönünde bir söylemin olduğu temelinde vücut bulmaya başlamış ve Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan plan ve projeler incelenerek bunlardan bir bölümü kitabımıza alınmıştır. Projeler içerisinde terekeden devrolunan, yıkılıp yeniden yapılacak olan, hatta imar faaliyeti dolayısıyla yola gidecek olan kısmın tespiti ve yeni öneriyi ihtiva eden planların olması en azından bu dönemde rölove çalışmalarının olduğunu bize göstermesi açısından önemlidir. Bu çalışmanın mimarlık ve sanat tarihi alanındaki araştırmalara yeni bir ivme kazandırması hedeflenmektedir.

Bu eser su altındaki güzellikleri korumak, yaşatmak ve gelecek nesillere aktarabilmek için hazırlanmıştır. Türkiye’nin dört bir yanındaki su kaynaklarımızı içindeki ve çevresindeki güzellikleriyle birlikte fotoğraflayan ve insanı bu güzelliklerle buluşturan bu çalışma su altındaki canlı varlıkların hızla artan dünya nüfusu, endüstrileşme gibi olumsuz etkenlere karşı korunması gereğine dikkat çekmektedir. Aynı zamanda bu çalışma insanı özgür kıldığı kadar unutulmaz bir heyecanı da içinde taşıyan bir başlangıçtır. Bu heyecanı yaratan güzellikleri ölümsüzleştirmek adına yapılan bu eserde özellikle son on yılda deniz bilimleri alanında artan bilimsel çalışmalar ile biyolojik çeşitliliğimiz hakkında daha fazla bilgiye sahip olmamıza katkı sunacaktır.

Ülkemizin neredeyse her bölgesinde irili ufaklı mağara yapıları bulunmaktadır. Bu mağaraların bazılarında, görsel değeri oldukça yüksek mağara oluşumları gelişmiş, bu nedenle adeta birer yeraltı müzesi olan söz konusu mağaralarımız bu özellikleri itibariyle de jeo-turizm açısından oldukça önemli hale gelmişlerdir. Karain, Beldibi ve Damlataş (Antalya), ligarini mağarası (Pınarbaşı-Kastamonu), İnsuyu (Burdur), Dupnisa Mağarası (Kırklareli), Aynalı Mağara (Amasya), Kızılelma Mağarası (Zonguldak), Ballıca (Tokat) Cennet-Cehennem (Mersin) gibi mağaralar uluslararası tanınırlığa sahip değerlerimizden yalnızca bir kaçıdır. Mağaralar adlı bu eserimizde , ülkemizde bulunan özellikle turizme açık olanlar çok sayıda mağaradan bazıları ve arasından seçilen ve uzman sanatçılar tarafından fotoğraflanan mağaralara yer verilmektedir.

Ülkemizde korunan alanlar; doğal, tarihi kültürel, bilimsel ve estetik bakımdan önem taşıyan ekosistemlerdir. Ulusal mevzuatımız ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış, nadir, endemik, tür ve habitatları içeren kara ve deniz alanlarımızdır. Taraf olduğumuz küresel ve bölgesel ölçekteki sözleşmeler; ülkemizin ekonomik, sosyal, kültürel ve bölgesel ihtiyaçlarının dikkate alınması; güzel vatanımızdaki biyolojik çeşitliliğin muhafazası için bir işbirliğinin kurulmasını teşvik eder mahiyettedir. Bu bilinç ve inançla hazırlanan eser Aziz Milletimizin çevre bilincine, yerel yönetimleri teknik ve ekonomik açıdan desteklemenin yanı sıra doğal, tarihi ve kültürel değerlerimizin yönetilmesine de katkı sağlayacaktır.

Muazzam bir medeniyetin ve kültürün kurucusu, altı asır boyunca otuzaltı padişahla kıtalara hükmeden Devlet-i Aliyye-i Osmaniye, çeşitli dil, din, ırk ve mezhepten insanları adaletle yönetmesini bilmiştir. İşte bu kitap bugünün dünyasının temel problemleri olan insan hakları, çevre, şehircilik, iklim ve devletlerarası ilişkiler gibi meselelere dair Osmanlı tecrübesinin Osmanlı arşiv belgeleri ile desteklenen bilimsel bir yaklaşımla hem dünyaya hem milletimize bir kez daha hatırlatacağı gibi gelecek nesillere de aktarılmasını hedeflemektedir.

Anadolu'dan Balkanlara, Orta Asya’dan Afrika'ya uzanan geniş bir coğrafyayı yurt edinen ecdadımız yüzyıllar boyunca, yerleşik hayatı; insanı merkeze alan bir anlayışla ve dünya ölçeğinde eserler yaparak kalıcı kılmanın mücadelesini verdi. Bugün, içinde yer aldığımız toplumun değerleri her şeye rağmen birlikte ve huzurla yaşamayı mümkün kılıyorsa, bu değerleri koruyan, geleneği, kültürü ve sanatı mimari alanda yaşatan ve iz bırakan ustaların yüzyıllardır verdikleri emekle ortaya koydukları eserlere ve mücadeleye borçluyuz. Kuşkusuz dünya mirasının eşsiz eserlerini ortaya koyan bu mücadelenin mimari sahadaki öncülerini hatırlayıp onları yeni kuşaklara aktarmanın tarihsel bir sorumluluk olduğu bilinciyle bu eser hazırlanmıştır. Türk mimarisinde iz bırakmış önemli şahsiyetleri konu edinen çalışmamız ile bu alandaki büyük bir boşluğu doldurmaya çalıştık.

Ağaçlar özellikle anıt niteliğindeki ağaç ya da meşcerelerin; her zaman o yörede yaşayan insanlar açısından, görkemli görünüşleriyle saygı duyulan doğal eserler olarak kabul edilmektedirler. İlk çağ toplumları tarafından şan, şeref, zenginlik ve büyüklüğün göstergesi sayılmaları, mitoloji ve destanlara konu olmaları, bazı devletlerin bayraklarında kimi zaman ağaç, kimi zaman da yaprak motifleri şeklinde kullanılmaları onları önemli kılmaktadır.Bu kapsamda Bakanlığımızca hem geçmişimiz hem de gelecek nesillerimiz için çok kıymetli olan anıt ağaç özelliği gösteren ağaçlar tescil edilerek koruma altına alınmaktadır. Bakanlığımız tarafından hazırlanan bir proje sonucunda kitaba dönüştürülen bu eserle ülkemizde yer alan anıt ağaçlar özellikleri ve tarihsel önemleri hakkında bilimsel veriler esas alınarak tanıtılmaktadır. Amacımız Türkiye’mizin bu değerli mirasını tanıtmak ve onların korunması konusunda bilinç düzeyini artırmaktır.

Sıfır atık konusu hem dünya gündeminde hem de bu alanda son yıllarda yapılan akademik çalışmaların merkezinde yer almaktadır. Atığı değerli bir hammadde olarak gören ve gün geçtikçe kazanımları sürekli artan bu yeni yaklaşımın çok boyutlu ve disiplinler arası bir anlayışla ele alınması gerekmektedir.Bu amaçla sıfır atık kavramının kökenleri, ortaya çıkışı, sıfır atığın kapsamı, sıfır atık ile döngüsel ekonomi arasındaki ilişki, sıfır atık iklim değişikliği ilişkisi Türkiye de sıfır atık hareketi ve sıfır atık projesi kapsamında yapılan çalışmalar, üretilen projeler, sıfır atık uygulamalarının farklı sektörler üzerindeki etkileri, sıfır atık konusunun sosyo - kültürel yapıdaki karşılığı ve sıfır atığın geleceği gibi konuları barındıran 21 makaleden oluşan bu eser ortaya çıkarılmıştır.